Soru: Elle tutulur bir sebebi olmayan iç sıkıntısını
tetikleyen şey nedir?
Cevap: İŞSİZLİK.
Evden çıkmayıp nefes bile almadan aralıksız ders çalıştığım
yaklaşık bir buçuk hafta sonunda, tüm alışverişini internetten yapan bir cyborg
haline gelmiştim ve dahası, uzun süre oksijen yerine karbondioksit tüketen
biyolojim çakallık yaparak kısa sürede evrimleşip vücuduma fotosentez
özelliğini kazandırmıştı.
İnsan bir şeylerle uğraştığında, ve o şeyler insan faktöründen
bağımsız, kısacası emek verdiğinizde olumlu dönüt alabildiğiniz güzel şeylerse
huzur bulabiliyormuşsunuz, bu hissi unutmuşum. Yığınlar dolusu konuyu son
haftaya bırakmasam kesinlikle iyi bir not alabileceğim sınavım vasat geçti ama
kötü değildi.
İkinci komitenin başladığı bu ilk hafta, işsizlikten oldukça
sapıttığımı ve MUTSUZ olmaya falan başladığımı fark ettim. Dedim ki kendi
kendime, “çanlar çalmaya başlasın. Kırmızı alarm bu.” Artık ne zaman mutsuz
olmaya yaklaşsam böyle yapıyorum, kendimi mutsuz edecek her türlü şeyden uzak
tutuyorum, Mahsun Kırmızıgül klipleri izliyorum -bunu gerçekten yapıyorum,
antidepresan gibiler-, her şeyle dalga geçtiğim yazılar yazıyorum, kendi
kendime espriler yapıp kendi kendimi güldürüyorum. Ama asla ve asla, eskiden,
yıllarca yaptığım gibi, depresif şarkılarla dolu bir playlist oluşturup loopa
almıyorum. Mutsuz olmaya çok yakınken bunu kolaylaştırma çabasına girmek aptal
işidir. Sağlıklıyken, nefes alabiliyorken, sevdiğimiz insanlar tek parçayken
mutsuz olmaya çalışmamalıyız. Bu çok büyük bir lüks çünkü.
Okuldan geldim, terasa çıktım. Hava kararmıştı ve soğuktan
titriyordum; kulağımda kulaklıklarla sokağı izledim, sultans of swing
çalıyordu. Gülümsedim, beş dakika falan gülümsedim, yüz kaslarım uyuşmaya
başladığında gülümsemem tebessüme dönüştü. “Keşke sonsuza kadar yaşayabilsem”
diye düşündüm, sonra “ayağım kaysa şimdi, aşağı düşüp ölsem ne komik olur” diye
düşünüp gülme krizine girdim. Bunların hepsini kendi kendime yaptım, yanımda
başka biri olsa belki bu kadar çok eğlenemezdim.
Belki de yalnızlıktan kafayı yedim, veya eğlenme eşiğim
dünyanın en sıkıcı hayatlarından birini yaşadığım için inanılmaz düştüğünden
beş yaşındaki bir çocuğun ruh haline büründüm. Bilmiyorum. Tek bildiğim iyi
hissettiğim, ve bunun sonsuza kadar sürmesi için her şeyi ve herkesi harcayabileceğim.
Aylar önce size, sizi neden sevmediğiyle ilgili mantıklı
açıklamalar yaptığı halde nefret ettiğiniz insana hak vermeye başladığınızda, zamanın
her şeyi düzene nasıl soktuğuna tanık olabiliyorsunuz.
Mutsuz olduğum her şey için faturayı kendime keseceğim. Kaybettiğim
insan her kim olursa olsun, bana kattıklarını düşünüp yola gülümseyerek devam
edeceğim. Keşfedilecek yeni şarkılar olduğu sürece haftanın her günü heyecanla
uyanacağım. Ve nefes aldığım sürece, her saniyem için evrene minnettar
olacağım.